25 Aralık 2015 Cuma

İKİNCİ YENİCİLER


İkinci Yeniciler


1950’li yıllarda Edip Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan gibi şairlerin başını çektiği bir şiir ve edebiyat akımıdır. Garipçiler’e ve 1940 Toplumcu Gerçekçi Kuşağı’na tepki olarak doğmuştur. Türk şiirinde değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olan bir akımdır.
İkinci Yenicilerin Özellikleri:
  • II. Yeni, şiirimizde çok uzun soluklu olmasa da, geniş bir okuyucu kitlesi bulamasa da Türk şiirine yeni boyutlar getirmiştir.
  • “Şiir için şiir” anlayışıyla hareket etmişler; erdem, ahlak, toplum ve gerçek gibi konuların şiirin dışında tutulması gerektiğini savunmuşlardır.
  • Onlara göre anlamlı olmak şiir için önemli değildir.
  • II. Yeni’ye göre şiir bir öykü anlatma aracı değildir. Öteki edebi türlerden kesin çizgilerle ayrılmalıdır. Bu yüzden konuyu ve olayı şiirden atmışlardır.
  • Eşya, görünüm ve insanı gerçeküstücülükten daha aşırı bir soyutlama ile anlatmayı amaç edinmişlerdir.
  • Onlara göre şiirde ahenk, ölçü ve uyakla değil; musiki ve anlatım zenginliği ile sağlanmalıdır.
  • Garip’teki gibi ortak bir hareket olmayıp bağımsız şairlerin benzer bir çizgide şiir yazmasıyla oluşmuştur.
Topluluğun Sanatçıları
CEMAL SÜREYA (1931-1990)

    • Kendine özgü bir şiir anlayışı geliştirmiş; çarpıcı, yoğun imgelerle, bilgi birikimini sentezleyerek başarılı eserler vermiştir.
    • Çevresini toplumsal gerçekliğe açık bir görüşle ve ironik bir üslupla anlatmıştır. Orhan Veli geleneğinden etkilenerek yararlandığı nükteli söyleyiş, son şiirlerinde etkisini kaybetmeye başlamıştır.
  • “Şiir anayasaya aykırıdır.” diyerek ironik bir bakış açısıyla şiirin hiçbir mantık ve düzene uymayacağını söylemiştir.


  • Şiir: Üvercinka, Göçebe, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Sevda Sözleri, Sıcak Nal, Güz Bitiği
  • Düzyazı: Aydınlık Yazıları / Paçal, Oluşum’da Cemal Süreya, Papirüs’ten Başyazılar, Güvercin Curnatası
  • Deneme: Şapkam Dolu Çiçekle, Günübirlik, 99 Yüz, 999. Gün / Üstü Kalsın, Folklor Şiire Düşman, Uzat Saçlarını Frigya
  • Mektup: On üç Günün Mektupları
  • Antoloji ve çevirileri: Mülkiyeli Şairler, 100 Aşk Şiiri
TURGUT UYAR (192Arabistanı

  • Kaynak dergisinin bir şiir yarışmasında Arz-ı Hal şiiri ikincilik kazanınca Nurullah Ataç’ın güvendiği şairler arasına girdi.
  • İkinci Yeni Şiir akımının önde gelen şairlerindendir.
  • Eserleri:
  • Şiir: Arz-ı Hal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistanı
SEZAİ KARAKOÇ (1933-....)

  • Şiir üslubu bakımından, az çok İkinci Yeni’ye yakın sayılsa da, şiirinde işlediği temalar, inandığı değerler bakımından şiirimizde yeni ve değişik bir sestir.
  • İkinci Yeni şairleri arasında kendine özgü imgelerle, mistik ve İslamî içeriğe yer veren şiirleri ile dikkat çeker.
  • “Mona Rosa” şiiriyle sevilmiştir.
  • Eserleri:
    • Şiir: Hızır’la Kırk Saat, Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu, Körfez, Şahdamar, Sesler, Zamana Adanmış Sözler, Ayinler, Çeşmeler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı, Alın Yazısı Saati, Monna Rosa, Karayılan, Gün Doğmadan (Şiirlerin Toplu Basımı)
    • Çeviri Şiir: Batı Şiirlerinden, İslâm’ın Şiir Anıtlarından
    • Deneme: Medeniyetin Rüyası Rüyanın Medeniyeti Şiir, Dişimizin Zarı, Eğik Ehramlar
    • Düşünce: Ruhun Dirilişi, Kıyamet Aşısı, Çağ ve İlham I-II-III-IV, İnsanlığın Dirilişi, Diriliş Neslinin Amentüsü, Yitik Cennet, Makamda, İslâm’ın Dirilişi, Gündönümü, Diriliş Muştusu, İslâm, İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü, Düşünceler I-II, Dirilişin Çevresinde, Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I-II-III, Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I-II, Unutuş ve Hatırlayış, Varolma Savaşı, Çağdaş Batı Düşüncesinden, Çıkış Yolu I-II-III
    • İnceleme: Yunus Emre, Mehmet Akif, Mevlâna Piyes: Piyesler, Armağan Hikâye: Meydan Ortaya Çıktığında, Portreler
    • Günlük yazılar: Farklar, Sütun, Sur, Gün Saati, Gür
    • Röportaj: Tarihin Yol Ağzında
    MONA ROSA  
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister. 
Ah senin yüzünden kana batacak. 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.

Ulur aya karşı kirli çakallar, 
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal var. 
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.

Açma pencereni perdeleri çek, 
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek. 
Anla Mona Rosa ben bir deliyim. 
Açma pencereni perdeleri çek.

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi, 
Bende çıkar güneş aydınlığına.
Bir nişan yüzüğü bir kapı sesi. 
Seni hatırlatır her zaman bana.
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi.

Zambaklar en ıssız yerlerde açar 
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, 
Işıksız ruhumu sallar da durur.
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

Ellerin, ellerin ve parmakların 
Bir nar çiçeğini eziyor gibi.
Ellerinden belli olur bir kadın, 
Denizin dibinde geziyor gibi.
Ellerin, ellerin ve parmakların.

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona. 
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana, 
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar.
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.

Akşamları gelir incir kuşları, 
Konarlar bahçemin incirlerine.
Kiminin rengi ak kiminin sarı. 
Ah beni vursalar bir kuş yerine.
Akşamları gelir incir kuşları.

Ki ben Mona Rosa bulurum seni 
İncir kuşlarının bakışlarında.
Hayatla doldurur bu boş yelkeni. 
O masum bakışların su kenarında.
Ki ben Mona Rosa bulurum seni.

Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. 
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza. 
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

Artık inan bana muhacir kızı, 
Dinle ve kabul et itirafımı. 
Bir soğuk, bir mavi, bir garip sızı 
Alev alev sardı her tarafımı.
Artık inan bana muhacir kızı.

Yağmurdan sonra büyürmüş başak, 
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
Bir gün gözlerimin ta içine bak 
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış.
Yağmurdan sonra büyürmüş başak.

Altın bilezikler o kokulu ten 
Cevap versin bu kuş tüyüne.
Bir tüy ki can verir gülümsesen, 
Bir tüy ki kapalı geceye güne.
Altın bilezikler o kokulu ten.

Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. 
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister, 
Ah senin yüzünden kana batacak. 
Mona Rosa. Siyah güller, ak güller.  

EDİP CANSEVER (1928-1986)

  • İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi.
  • Şirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. “Dize işlevini yitirdi” gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi.
  • İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini göz ardı etmedi.
  • Şiir: İkindi Üstü, Dirlik Düzenlik, Yerçekimli Karanfil, Umutsuzlar Parkı, Petrol, Nerde Antigone, Tragedyalar, Çağrılmayan Yakup, Kirli Ağustos, Ben Ruhi Bey Nasılım, Sevda ile Sevgi, Şairin Seyir Defteri, Bezik Oynayan Kadınlar, Oteller Kenti
  • Düzyazı: Gül Dönüyor Avucumda, Şiiri Şiirle Ölçmek.  
ECE AYHAN (1931-2002)

  • Kendine özgü çağrışımlar ve göndermelerle örülü şiirleriyle hem Türk şiirinde hem de İkinci Yeni’nin içinde farklı bir kanal açtı. Şiirinin kilit noktası dildir.
  • Eserleri:
  • Şiir: Ortadokslular, Sivil Şiirler, Son Şiirler

İLHAN BERK (1918-2008)

  • Doğu şiirinin klasik kalıplarını denedi, beyit ve türkü biçimlerinden yararlandı.
  • Araştırmacı kişiliği, özgün duyarlılıkları ve buluşlarıyla 20. Yüzyıl Türk şiirinin en önemli isimleri arasındadır.
  • Eserleri:
  • Şiir: İstanbul, Günaydın Yeryüzü, Pera

ÜLKÜ TAMER (1937-…)

  • İlk şiir kitabı “Soğuk Otların Altında” ile başlayarak İkinci Yeni duyarlılığını yansıtan soyutlamalara yönelik, yoğun ve özgün bir imge anlayışı geliştirdi.
  • Yalın bir dil kullandığı şiirlerinde giderek toplumsal kaygılar ve düşünce öğeleri ağırlık kazandı.
  • Eserleri:
  • Şiir: Gök Onları Yanıltmaz, Sıragöller, Seçme Şiirler

TEVFİK AKDAĞ (1932-1993)
  • İkinci Yeni’nin saklı sularından diye nitelendirilmiştir.
  • İlk şiirleri 1952 yılında Mülkiye ve Türk Dili dergilerinde yayınlandı.
  • İkinci Yeni’ye bağlı, söyleyiş güzellikleri ve kıvraklıkları taşıyan şiirler yazdı.
  • Eserleri:
  • Şiir: Lacivert Kanatlı Bir Kuştur Gece, Çıplak ve Sevinçle, Eski İnsan Sözleri, Kıpırda Ey Karanlık

22 Aralık 2015 Salı

KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU

Küçük Ünlü Uyumu
Bir kelimede düz ünlüden sonra düz (a, e, ı, i), yuvarlak ünlüden sonra yuvarlak dar (u, ü) veya düz geniş (a, e) ünlüler bulunur: anlaşmalı, bilek, çilek, ısırmak, ılıklaşmak, kayıkçı, seslenmek, yeşil; boyunduruk, börekçi, çocuk, güreşmek, ocakçı, odun, özlemek, sürmek, vurmak, yoklamak, yorgunluk, yumurta, yüreksiz vb.
Küçük ünlü uyumuna aykırı Türkçe kelimeler de vardır: avuç, avurt, çamur, kabuk, kavuk, kavun, kavurmak, kavuşmak, savurmak, yağmur vb.
Küçük ünlü uyumu, alıntı kelimelerde aranmaz: aktör, alkol, bandrol, daktilo, kabul, doktor, muzır, mühim, mümin, müzik, profesör, radyo, vakur vb.
Küçük ünlü uyumuna aykırı bazı kelimelere getirilen ekler, kelimenin son ünlüsüne uyar:kavun-u, konsolos-luk, muzır-lık, müzik-çi, yağmur-luk vb.
       Bazı alıntı kelimelerde ekler bu uyuma girmez: alkol-lü, kabul-ü, bandrol-lü, saat-lik vb.
-ki aitlik eki yalnızca birkaç örnekte küçük ünlü uyumuna uyar: bugünkü, dünkü, öbürkü vb.
      Büyük ve küçük ünlü uyumuyla ilgili yukarıdaki kurallar aşağıdaki çizelgede de gösterilmiş ve örneklendirilmiştir:

a → a, ı (takar, alır)
o → u, a (omuz, oya)
e → e, i (geçer, gelir)
ö → ü, e (ölçü, ördek)
ı → ı, a (kılıç, kısa)
u → u, a (uzun, ufak)
i → i, e (ilik, ince)
ü → ü, e (ütü, ürkek)

BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU

Bir kelimenin birinci hecesinde kalın bir ünlü (a, ı, o, u) bulunuyorsa diğer hecelerdeki ünlüler de kalın, ince bir ünlü (e, i, ö, ü) bulunuyorsa diğer hecelerdeki ünlüler de ince olur: adım, ayak, boyunduruk, burun, dalga, dudak, kırlangıç; beşik, bilezik, gelincik, gözlük, üzengi, vergi, yüzük vb.
Büyük ünlü uyumuna aykırı olan Türkçe kelimeler de var­dır: anne, dahi, elma, hangi, hani, inanmak, kardeş, şişman vb.
Alıntı kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz: ahenk, badem, ceylan, çiroz, dükkân, fidan, gazete, hamsi, kestane, limon, model, nişasta, otomatik, pehlivan, selam, tiyatro, viraj, ziyaret vb.
Bitişik yazılan birleşik kelimelerde büyük ünlü uyumu aranmaz: açıkgöz, bilgisayar, çekyat, hanımeli vb.
-gil, -ken, -leyin, -mtırak, -yor ekleri büyük ünlü uyumuna uymaz: akşam-leyin, bakla-­gil-ler, çalışır-ken, ekşi-mtırak, yürü-yor vb.
-daş (-taş) eki bazı kelimelerde büyük ünlü uyumuna uymaz: din-daş, gönül-daş, meslek-taş, ülkü-daş vb.
-ki aitlik eki büyük ünlü uyumuna uymaz: akşamki, duvardaki, karşıki, onunki, yarınki, yoldakivb.
Büyük ünlü uyumuna girmeyen kelimelere gelen ekler, kalınlık incelik bakımından son hecenin ünlüsüne uyar: adalet-li, anne-si, kardeş-lik, meslektaş-ımız, şişman-lık vb.
Bazı alıntı kelimelerde ekler bu uyuma girmez: idrak-i, meçhul-e, mentol-de, sembol-ler vb.
Son ünlüleri kalın sıradan olmasına karşın son sesleri ince söylenen bazı alıntı kelimeler ince ünlülü ekler alır: alkol / alkolü, hakikat / hakikati, helal / helalimiz, idrak / idrakimiz, kabul / kabulü, kontrol / kontrolü, protokol / protokole, saat / saate, sadakat / sa­dakati, santral / santrallervb.

21 Aralık 2015 Pazartesi

Maviciler (Mavi Akımı)





          Atilla İlhan’ın 1952-1956 yıllarında çıkardığı derginin adı olan “Mavi”nin etrafında toplanan Orhan Duru, Ferit Edgü gibi sanatçıların oluşturduğu bir edebi topluluktur.


          Bu sanatçılar, şairane bir sanat anlayışının temsilcisi olmuşlardır. Daha sonra Mavi dergisi Özdemir Nutku’nun yönetimine geçer ve Atilla İlhan’ın savunduğu toplumsal gerçekçiliğin (sosyal realizm) sözcüsü olur. Dergi, Nisan 1956’da çıkan 36. sayıdan sonra (Son Mavi) kapatılır.
Temsilcileri; Attila İlhan, Ferit Edgü, Orhan Duru, Özdemir Nutku, Yılmaz Gruda, Ahmet Oktay, Demirtaş Ceyhun, Demir Özlü ve Tahsin Yücel’dir.
Garip akımına karşı bir duruş sergilemeleri ve yenilikçi şiiri savunmaları, onları “Garip Dışında Yeniliği Sürdüren Şiir” akımına dâhil eder.
Maviciler’in Özellikleri:
  • Garip akımına tepki olarak çıkmıştır.
  • Bu topluluğun hedefinde Garip Akımı ve Orhan Veli vardır.
  • Garipçilerin savunduğu birçok görüşe karşı çıkmışlardır.
  • Özellikle şiirin açık olması gerektiği anlayışı Maviciler tarafından tamamen reddedilmişti.
  • Maviciler şiirin bütünüyle açık olamayacağını, anlam kapalılığının şiiri düzyazıdan ayıran önemli bir faktör olduğu görüşündedirler.
  • Şiirin basit olamayacağını zengin benzetmeli, içli, derin olması gerektiğini savunmuşlardır.


ATTİLA İLHAN (1925-2005)
  • Attila İlhan yüksek öğrenimini yarıda bırakmış, bir süre gazetecilik yapmış, yazarlıkta karar kılmıştır.
  • Adını 1946 CHP şiir yarışmasında ikinci olan “Cebbaroğlu Mehemmed” duyurmuştur.
  • Şiir, roman, eleştiri alanında eserler vermiştir.
  • Şiirlerinde romantik bir duyarlıkla toplumsal gerçekçilik açısından çağımıza, yaşadığımız günlere bakar. İnançlarında ayak direyen, sert çıkışlar yapan, gerçeklerden çok anılara sığınan bir karakter yapısı vardır. “Serüven tutkunu” bir şair olan Attila İlhan en çok aşk, intihar, içki, ölüm, kavga, kahramanlık… temalarını işler.
  • 1952′de çıkan Mavi dergisiyle birlikte Türk şiirinde yeni bir eğilim ortaya çıktı. Attilâ İlhan, yazılarıyla bu eğilimi metot hareketine dönüştürmeye çalıştı. Mavi, hürriyet ve barışı temsil eden bir renktir. En büyük tepkisi de Garipçiler’edir.
  • Şiirlerinde Divan şiirinin biçim özelliklerinden, imgelerinden de yararlanır. Canlı konuşma diline, argoya, halk deyimlerine geniş ölçüde yer vermiştir.
  • Eserleri:
  • Şiir: Duvar, Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı, Ben Sana Mecburum, Bela Çiçeği, Yasak Sevişmek, Elde Var Hüzün
  • Roman: Sokaktaki Adam, Zenciler Birbirine Benzemez, Kurtlar Sofrası, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Fena Halde Leman, Dersaadet’te Sabah Ezanlar







AHMET OKTAY (1933-…)
  • Mavi hareketi içinde yer almıştır.
  • Toplumcu sanata bağlı sanatçılar arasındadır.
  • Eserleri:
  • Şiir: Gölgeleri Kullanmak, Her Yüz Bir Öykü Yazar, Dr.Kaligari’nin Dönüşü, Sürgün, Sürdürülen Bir Şarkının Tarihi, Kara Bir Zamana Alınlık, Yol Üstündeki Semender, Ağıtlar ve Övgüler, Gözüm Seyirdi Vakitten, Söz Acıda Sınandı, Az Kaldı Kışa, Hayalete Övgü, Poyrazda Kımıldayan Salıncak

19 Aralık 2015 Cumartesi

Divan Şiiri





Divan şiirinin genel özellikleri şunlardır:
  • Aruz ölçüsü kullanılmıştır.
  • Daha çok tam ve zengin uyak kullanılmıştır.
  • Şiirler, “göz için kafiye” anlayışıyla yazılmıştır.
  • Nazım birimi olarak ağırlıklı olarak beyit tercih edilmiş, beyte göre az da olsa dörtlük kullanılmıştır.
  • Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar yoğun olarak kullanılmıştır.
  • Oldukça sanatlı, ağır bir dili vardır.
  • Anlam ve söz sanatlarına yer vermek bir hüner olarak görülmüştür.
  • Gazel, mesnevi, kaside ve rubai gibi Arap ve İran edebiyatı nazım şekillerinin yanı sıra Türklere ait olan şarkı ve tuyuğ nazım şekilleri de kullanılmıştır.
  • Şiirler konularına göre tevhit, münacat, naat, methiye, fahriye, mersiye, hicviye adlarını almıştır.
  • Aşk, şarap, sevgili, Allah aşkı gibi konular ağırlıklı olarak işlenmiştir.
  • Bütün güzelliğine değil parça güzelliğine önem verilmiştir.
  • Somut konulardan çok soyut konular işlenmiştir.
  • “Sanat için sanat.” anlayışı egemendir.
  • Konudan çok konunun işleniş biçimi önemsenmiştir.
  • Divan şiirinin İran edebiyatından aktarılmış, şaire özgürlük tanımayan bir estetiği vardır.
  • Duygu ve düşünceler kalıplaşmış sözlerle; yani “mazmun”­larla anlatılmıştır.
  • Şairler, mahlaslarını son beyitte söylemişlerdir.

Olay Çevresinde Oluşan Metinler

OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN EDEBİ METİNLERİ TANIMA
Bir olaya dayalı olarak meydana gelen edebî metinleri iki gruba ayırmak mümkündür: Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler ve Göstermeye Bağlı Edebî Metinler

Anlatmaya Bağlı Edebî Metinler

Bu metinler, bir olay veya durum çevresinde yer, zaman, kişi belirtilerek ve bir plan dahilinde olayların okuyucunun veya dinleyicinin zihninde canlandırılacak şekilde ifade edilmesiyle oluşur.
Anlatmaya bağlı edebî metin türleri şunlardır:

Göstermeye Bağlı Edebî Metinler

Göstermeye bağlı edebî metinler, bir olayı seyircinin önünde canlandırmak için oluşturulan metinlerdir.
Göstermeye bağlı edebî metinleri kendi içerisinde iki gruba ayırmak mümkündür:
1. Geleneksel Tiyatro
Modern tiyatrodan önce de var olan bu tiyatronun türleri şunlardır:

Modern tiyatro türleri şunlardır:

MANZUME ve ŞİİR

OK
Yavuz Sultan Selim Han'ın önünde
Ok atan ihtiyar Bektaş Subaşı,
Bu yüksek tepeye dikti bu taşı
O gazi hünkarın mutlu gününde..
Vezir, molla, ağa, bey, takım takım
Güneşli bir nisan günü ok attı.
Kimi yayı öptü, kimi fırlattı,
En er kemankese yetti uç atım.
En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü.
Titrek elleriyle gererken yayı,
Her yandan bir merak sardı alayı.
Ok uçtu hedefin kalbine düştü.
Hünkar dedi 'Koca, pek yaman saldın,
Eğerci bellisin benim katımda,
Bir sır olsa gerek bu ilk atımda.
Bu sihirli oku nereden aldın? '
İhtiyar elini bağrına soktu, 
Dedi İstanbul muhasarası, 
Başlarken aldığım gaza yarası, 
İçinden çektiğim bu altın oktur. (Yahya Kemal Beyatlı)

Cem'in tamama irüp devri câm kalmışdur
O câmdan da bu meclisde nâm kalmışdur
Rüsûm-ı lütf u kerem halk içinde mensidür
Fakat alıp virilür bir selâm kalmışdur
Rakip sâye-i lütfunda oldi perverde,
Aninçûn ey gül-i ter böyle ham kalmışdur.
Cihan içinde mûradun ne ise virdi kazâ,
Hemân bir almadığım intikam kalmışdur.
Ümid kâtip-i takdirden müsadedür,
Ceride-i emelüm nâ-tamam kalmışdır  (Nabi)